Umumî Risale-i Nur Dersi Genç Yorum Risale-i Nur Dersi "Eski Said Dönemi Eserleri" Dersi "Can Kardeş" Risale-i Nur Dersleri

Paylas

25 Mart 2016 Cuma

Cuma Risale-i Nur Dersi

Ümraniye Yeni Asya'nın bu haftaki misafiri Yeni Asya Gazetesi yazarlarından yazar, şair Ali HAKKOYMAZ.

25.03.2016/20:30 da Ümraniye Yeni Asya' ya Risale-i Nur Dersimize davetlisiniz.






Yazarımızın 25.03.2016 tarihli edebî yazısını istifadenize sunuyoruz:

Hayat Olmasaydı; yaşamak ne güzel olurdu

İlkokula giderken, şu ân hem yazıp hem okuduğum gazeteyi dağıtıyordum.
Şimdi gazetemin dağıtımına yasak konmuş. Nasıl?!.. Ülke durulur belki!

Diyorum ki:

Okullar kapansa... Gazeteler çıkmasa... Dergiler, kitaplar basılmasa...

Toplansa, yakılsa, denizlere atılsa...

Yollar, evler, meydanlar, şehirler, çadırlar, dağlar, taşlar her şey, ama her şey... kapatılsa, durdurulsa, sürülse, zincirlense...

Nasıl yani; hayat olmasa; yaşamak ne güzel olurdu!

Tevekkeli...

Çocukluğumu özleyen yazılar, şiirler yazdığım kadar varmış.

İkide bir; çocukluğumun elinden tutuşlarım, annemin yanına kaçışlarım, o yıkılan doğduğum evden çıkmayışlarım, daracık, mütevazı, fakat sonsuza gidiyormuş gibi giden yollarım; gelmez yerlerde artık.

Mahalle ile adaştım, ha!

Küçük Ali Mahallesi....

İyiler Sokak...

Nu:... (Numarası aklımda kalmamış.)

*

Bir iyilik gibiymiş o yerler; nereden bilebilirdim!

Şimdiki imkânların çoğunun olmamasına rağmen hem de!

Sokağın başında bir çeşme vardı.

İyi bir buluşma yeriydi o çeşmeler.

İhtiyaçlarımız çok yoktu.

Böylece hırslarımız, hasetlerimiz de depreşmiyordu.

Karnımız bir türlü doyuyordu.

Böyle hastane sıraları, adım başı kanser, ülser, doktor bağımlılığı, okul yarışları falan nerdeee!

Şimdi ne bu; Allah aşkına!

Yok trene yetiş!

Yok uçağa geç kal!

Yok vapur kalktıydı!

Metro yapacağım diye şehirlerin altı üstü oyulacağından; birkaç yıl bu yol, o bitince öteki caddenin kapatılacağı idi.

Onuncu havaalanı, on üçüncü köprü, elli katlı bir ev yeri, işyeri derken... daha yaşayamadan cenaze cami-i kebirdeydi.

*

Her şeyi abarttık.

Otoyolu da “yolsuzluğu” da suyu da susuzluğu da...

Okulu da diplomayı da para kazanmayı da...

Beslenmeyi de hastalanmayı da...

Telefonu, interneti, yasağı, temizliği, gezmeyi, dinlenmeyi, hemen her şeyi...

*

Yaşamaklar bin bir şekil alıyordu, baş döndüren şeyler vardı; dünyada ve bizde ve fakat çakılıp kalan hatta gün gün kötülenen bir şey vardı: Hürriyet!

Hürriyetler geri gidiyormuş meğer!

Her şey yolunda mı ki çok satan/az satan gazetelerde, dergilerde; yolunda gitmeyen işler yoluna girsin diye... yol yordam gösteren yazılar, “karikatür”ler, röportajlar, hattâ haberler öyle pek arz-ı endam eylemez?!.. {Her şey yolunda diyorsanız; mesele yok; yazıyı geri çekebilirim.}

Hürriyeti (başkalarına) çok görenler; kısa zamanda görünmez olurlar. Tarihe hafif bir yolculuk... yetecek.

*

Japon öğrenciler gazete dağıtarak giderlermiş mekteplerine.

Orada okuma yüzde on dört; bizde binde bir...

Her öğrencinin böyle bir ek işi olmalı...

Şu kısır/kusur döngüler böyle devam ederse; oturur hep beraber ağlarız.

İmtihan sonuçları okulların döküldüğünü {göstermiyorsa; neyi} gösteriyor?!...

Otuz milyon gazete satılması gereken bir ülkede, tiraj yok; tıraş çok!

***

Bütün bir insanlığın aradığı: gök mavisi bir hürriyet...

Hayat olmasaydı; yaşamak ne güzel olurdu! Yok; yanlış mı söyledim: ”Yaşamak olmasaydı; hayat ne güzel mi olurdu!

***

Kapıma gelen bi’ gazeteyi bana çok gördünüz, ha! Aşk olsun!

Sizi çok sevdiğiniz Yunus Emre’ye havale ediyorum:

“Sevdiğimi demez isem; sevmek derdi boğar beni.” Ben hürriyeti, hakikati, hayranlığı, hayreti... çok seviyorum. Siz de seviyor musunuz?!.. Ha, bir de diyor ki Yunus: “Neyi seviyorsan; imanın odur.”

Envanterimize bir bakalım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kıymeti Yorumlarınızı Bekliyoruz..